Yaşayan edebiyatımızın meşhur romancısı Orhan Pamuk 2001 yılında kaleme aldığı ve 97-01 arasını anlattığı Kar adlı romanında, Türkiye'nin yine derin sıkıntılar çektiği o günleri anlatıyor.
Karakterler:
Kar, Kars ve Şair Ka...
Romanın temelde üç ögesi var. Biri anafigürümüz "kar" biri yoksulluğun dizboyu olduğu eski bir işgal şehri şimdinin treniyle meşhur kenti "Kars" ve kahramanımız "sürgün şair Ka"
Ateist bir karakter olan Ka, 12 Eylül sonrası sürgün yıllarını geçirdiği Frankfurt'tan döner. Türkiye gerçeğini görmesi için çalıştığı gazetesi tarafından Kars'a gönderilir.Kars'ta bir anda ayyuka çıkan, genç kızların intiharlarını incelemektir hedefi.
Ka, Karpalas Otel'e yerleşir. Oteli darbe öncesinden, İstanbul'dan tanıdığı İpek,İpek'in kardeşi Kadife ve babaları Turgut Bey işletmektedir. Geçen zamanda İpek burada bir Muhtar isimli biriyle evlilik yapmış ve Refah Partisi belediye başkanı adayı olan Muhtar'la başını örtmediği için ayrılmıştır.İpek'in kardeşi Kadife ablasının tam tersine türbanlıdır hatta türbanlı genç kızların önderidir.
Bu sırada Ka ile tanışan Muhtar; Ka'dan İpek'le kendisini barıştırması için ricada bulunur. Ama bir sorun vardır: Yılların yorgunu şair Ka artık şiir yazabilmekte ve İpek'e aşık olmaktadır.
İpek ve Ka Yeni Hayat pastanesinde buluşmuşken bir cinayete tanık olur.
Eğitim enstitüsü müdürü yanıbaşlarında vurulur.
İşte bu cinayet Ka'nın hayatını kökünden değiştirecektir.
...
Kitabın eleştirisine değinmeden önce Orhan Pamuk okumalarımız olağanlaştı diyebilirim. Pamuk'un üst anlatıcı tekniği, romana dahil olması, kurguyla gerçeği harmanlaması, karakterlerin birbirine dönüşümü v.b. gibi unsurlar yine Pamuk imzası taşıyor. Ki tüm bunlar postmodern sanatın özünü yansıtıyor.
Eleştirime başlığımı hatırlatarak giriş yapmak istiyorum.
Orhan Pamuk, tek siyasi romanım diyor demesine ama biz her romanında ondan oryantalizm kokuları almıyor muyuz? Sizce de Pamuk, "sağcılar ve solcular var bir de ben" diye kendini üstümüzde konumlandırmıyor mu?
Aslında Pamuk'un temel çatışması; laisizmi seçerken modenist bakışın gazaplı kollarına(bkz:militarist modernleşme- Murat Belge) eleştiriler düzmek ama bunu yaparken kararsızlık duymak ve gazaplı kollar sayesinde toplumda var olabildiğini bilmekle birlikte o gazaplı güce derin bir hayranlıktan ibaret.
Şunu düşünmeli Pamuk: Demokrasi mi Aristokrasi mi? Hangisi gerçek adaleti sağlayan sistem.
Şimdi sorabilirsiniz : "Aristokrasi de bir şekilde ilkel bir demokrasiden başka nedir ki?"
Benim de cevabım bir soru olacaktır:
"Mutlak mutluluk içeren bir hükmün olağanlığı dünyada görülebildi mi?" Yani herkesin mutlu olduğu bir karar verilebilir mi?
Kar'a dönelim.
Kar, insanın doğadaki yansımalarından biridir. Dışarıdan birbirinin aynısı gibi gözüken insanlık, yakınından bakılınca her biri ayrı birer evren olan binlerce çeşidi bulunan kar tanelerine benzer. Romanında oluşturulmasında, Ka'nın hayatını bir kar tanesinin düzlemine oturtması ve buna göre yazması etkili oluyor.
Son olarak karların yaklaştığı bir mevsime kış aylarına girerken tavsiyemdir: 428 sayfadan oluşan bu romanı okumaya; başkentimiz Ankara'da, bitirmeye Kars'ın soğuk tren istasyonunda başlayın. Kim bilir? Önce Ka'nın sonra Orhan Pamuk'un yürüdüğü karla karışık bu unutulmuş şehirde, üçüncü bir ayak izini siz bırakabilir yeni nobelimizi ülkemize siz kazandırabilirsiniz.
İyi okumalar.
Not: "Çok okuyan mı çok gezen mi?" münazarasında,
kitaplarda çok gezen bilir.
Yorumlar
Yorum Gönder