''Hiç trenle Ada'ya gidilir mi?'' demeyin. Manş tünelinin İngiltere adasını kıta Avrupasına bağlayan treninden bahsedeceğimi de zannetmeyin.Ülkemizden bir rotadan Adapazarı'ndan bahsedeceğim.
Adapazarı,kentin sakinlerince Ada olarak anılır. Sakarya İli'nin merkez ilçesi konumundaki bu yer ismiyle öylesine ünlüdür ki şehrin diğer adıymış gibi kullanılması bizi yadırgatmıyor.
Adapazarı,kentin sakinlerince Ada olarak anılır. Sakarya İli'nin merkez ilçesi konumundaki bu yer ismiyle öylesine ünlüdür ki şehrin diğer adıymış gibi kullanılması bizi yadırgatmıyor.
Adapazarı;İstanbul -Ankara yolunun üzerinde her iki şehrin tam ortasında konumlanmış, Marmara ve Karadeniz iklimlerinin buluştuğu,temiz ve kesinlikle gezilesi bir yer.
Ben de çantamı topladım ve Pendik Gar'a vardım.Sabah saatlerinde tren ile Adapazarı'na doğru gitmek için yola çıktım.
Yolculuğum bir buçuk saat sürecek.Adapazarı'na varmadan yarım saat önce sizi engin mavi gölü ile Sapanca karşılayacak.Dilerseniz siz burada da inip bir küçük kaçamak da yapabilirsiniz.
Konumuz Adapazarı olduğu için inmedim ve az zaman sonra trenimiz Adapazarı Garı'ndaki peronuna yanaştı.Trenden inince sizi sağlı sollu dizilmiş ıslama köfteciler,uygun ve leziz menüleri ile esnaf lokantaları karşılıyor enfes kokuları ile sizi cezbediyor.Ben ise başka bir yol izliyorum kendime dur diyerek.Tren kente 1928 yılında geldiğinde trendeki bir yolcuya:Atatürk'e ev sahipliği yapan ev oradayken ziyaret etmeden edemiyorum.
Atatürk müzesi.
İki katlı müze aynı zamanda milli mücadele yıllarının hatıralarını da bünyesinde koruyor.Müzeden çıktıktan sonra yolun karşısına geçiyor şehrin atardamarını tutar gibi en kalabalık yerinden dahil oluyorum kente:Katlı Pazar'dan.
Katlı Pazar esnafının sıcaklığı sizi alışverişe ve pazarlığa zorluyor.Bir uğrayın derim.
Pazar yolundan devam edip nihayet Çark Caddesi'ne kavuşuyorum.Trafiğe kapalı olan bu cadde İstiklal,Tunalı Hilmi ne ise bu şehir için o.
İki kilometreyi aşkın caddeyi şehrin hareketinde aşmak size hiç zor gelmiyor.Caddenin sonunda büyük bir alan.Artık görmeye hasret olduğumuz yeşilliğiyle Kent Park karşılıyor sizi.Burası dinlenmek için biçilmiş kaftan.
Yolculuğum bir buçuk saat sürecek.Adapazarı'na varmadan yarım saat önce sizi engin mavi gölü ile Sapanca karşılayacak.Dilerseniz siz burada da inip bir küçük kaçamak da yapabilirsiniz.
Konumuz Adapazarı olduğu için inmedim ve az zaman sonra trenimiz Adapazarı Garı'ndaki peronuna yanaştı.Trenden inince sizi sağlı sollu dizilmiş ıslama köfteciler,uygun ve leziz menüleri ile esnaf lokantaları karşılıyor enfes kokuları ile sizi cezbediyor.Ben ise başka bir yol izliyorum kendime dur diyerek.Tren kente 1928 yılında geldiğinde trendeki bir yolcuya:Atatürk'e ev sahipliği yapan ev oradayken ziyaret etmeden edemiyorum.
Atatürk müzesi.
İki katlı müze aynı zamanda milli mücadele yıllarının hatıralarını da bünyesinde koruyor.Müzeden çıktıktan sonra yolun karşısına geçiyor şehrin atardamarını tutar gibi en kalabalık yerinden dahil oluyorum kente:Katlı Pazar'dan.
Katlı Pazar esnafının sıcaklığı sizi alışverişe ve pazarlığa zorluyor.Bir uğrayın derim.
Pazar yolundan devam edip nihayet Çark Caddesi'ne kavuşuyorum.Trafiğe kapalı olan bu cadde İstiklal,Tunalı Hilmi ne ise bu şehir için o.
İki kilometreyi aşkın caddeyi şehrin hareketinde aşmak size hiç zor gelmiyor.Caddenin sonunda büyük bir alan.Artık görmeye hasret olduğumuz yeşilliğiyle Kent Park karşılıyor sizi.Burası dinlenmek için biçilmiş kaftan.
Yazımı daha da uzatmadan günübirlik bir kaçamak daha sunmanın mutluluğu var üzerimde
Son olarak
Islama Köfte yemeden
Atatürk Evi ve Deprem Müzesi'ni görmeden
Akm'de bir çay içmeden
Kentin kalabalığına kendinizi vermeden
Kent Park'ta çimlere kendinizi sermeden
Dönmeyin bu şehirden
Son olarak
Islama Köfte yemeden
Atatürk Evi ve Deprem Müzesi'ni görmeden
Akm'de bir çay içmeden
Kentin kalabalığına kendinizi vermeden
Kent Park'ta çimlere kendinizi sermeden
Dönmeyin bu şehirden
Yorumlar
Yorum Gönder