Aamin Maouluf-Doğu'nun Limanları

Bir roman daha fazla ne kadar akıcı olabilir? Bir anlatı hayata ne kadar dokunabilir? İşte Doğu'nun Limanları bu sorulara cevap bulmak için doğru yer çünkü tüm beklentilerinizi karşılıyor.
Aamin Maaoluf, okuduğum Arap kökenli ilk yazardı.Bu bakımdan Ortadoğu edebiyatıyla tanışmak bizden izleri farklı pencerelerden görmek beni mutlu etti bu kadar akıcı bir roman yazması benim adıma ayrıca şanstı.
Kahraman ve anlatıcı Paris'te bir rastlantıyla karşılaşıyor.Baştan söyleyeyim bu teknik anlatıya ayrıca bir hava ve derinlik katıyor.Hikayemiz, Batı'nın bittiği Doğu'nun başladığı o gizemli kentte başlıyor.Dünya'nın kalbini tutan İstanbul'da.Bu şehri tutan dünyayı tutardı bir zamanlar.Ve 400 yıl tutan Doğu'nun sahibi o efsane hanedanlık Osman Soyu ve Osmanlı...

Hikaye Osmanlı'nın meşhur darbelerinden olan, ismi verilmeyen Abdülaziz suikastiyle başlıyor.Abdulaziz'in kızı İffet, babasını bu elim halde gördükten sonra toparlanamaz ve sarayın doktorlarından Hekim Kitapdar'ın gözetiminde daha sakin bir şehir olan Adana'ya taşınır. Doğu'nun ikinci limanı Akdeniz'in bereketli toprağı Adana...Yıl 1909 Ermeni,Yahudi,Türk ve Arap.Hepsi bu şehirde -imparatorluğun diğer kentlerinde olduğu gibi- birlikte yaşamaktadır.Kızışan savaşla şehirden kaçan ve Lübnan'a giden Ermeni arkadaşı ve aynı zamanda kayınpederi olan Nabur'un peşinden o da gider ve üçünçü limanımız Beyrut'tur.Doğu'nun Paris'i kabul edilen müstemleke Beyrut.
Savaş sonrası Fransız mandaterliğine sığınan Lübnanlı Araplar,Yahudiler ve Ermeniler bir gecede Fransızca konuşur olmuştur.Babası Türk,annesi Ermeni olan çocuklarını iki savaş arası dönemdeki baskıcı eğitimin tekdüzeliğinden kurtarmak isteyen Hekim Kitapdar onları evden salmaz.Hayallerinde devrimci gençler yetiştirmek vardır.Savaşın yıkıcı tesirini bitirip yurtlarını kurtaracak gençler...Üç çocuğu olur Kitapdar ailesinin.Hiçbiri devrimci olmak istemez bu çocukların, babalarının aksine.
En büyüklerine İffet, en küçüklerine  Salim ismi konur.Bizim hikayemiz ise ortanca çocuk İsyan üzerine olacaktır.
İsyan, bir bilim adamı olmak istemektedir.Nihayet Fransa'ya Marsilya'ya gitmiştir.İşte Akdeniz'in limanlarından bir tane daha.
Fransızların Nazilerle savaşı boyunca kuryelik yapar "Özgürlük! " örgütünde İsyan.Kod adı ona Ermeni dedesi tarafından verilmiş "Bakü" adıyla.

Ve tesadüfen dahil olduğu savaşta kendi serüvenini oluşturacak Polonyalı Clara ile tanışması...
Bu kez bir Müslüman ve bir Yahudi olarak önce Beyrut'ta sonra sahilin aynı yolundaki birkaç saatlik uzaklıkta Hayfa'da vereceklerdir savaşlarını.Kendilerine,inançlarına,
kültürlerine ve on bin yılları aşan insanlık tarihine...Çok güzel bir söz var kitapta: "Savaşta fikirlerinizden ziyade ait olduğunuz grubun fikirleri size yapışır."

Bakalım bu savaşı kazanacaklar mı?
Şimdiden iyi okumalar...