Ramazanlarımızın ve yaşlılarımızın vazgeçilmesi iki film vardır televizyonlarda, sanırım bahsettiğim filmleri şimdiden tahmin ettiniz HZ.YUSUF ve ÇAĞRI. İşte bu filmler benim çocukluğumdan geriye hatırladığım şeylerin büyük bir kısmını oluşturur.Ananemin evindeki alüminyum çaydanlıkta demlenmiş tomurcuk kokulu çaylar ve naftalin kokulu yorganlar ortaya çıkar bu filmlerle birlikte.Sonra...Sonra bu Mısır ülkesinde geçen filmlerdeki coğrafyalara hiç gitmeyi hayal dahi etmeden uykuya dalardım naftalinli yorganlar altında.
ve sonra büyüdük.Çağrı filminin başlangıcındaki mekana zaten aşıktım, o mekana gitmeye bayılırdım : AYASOFYA'da
Bizans İmparatoru Heraklius'e gelen hala İstanbul'da muhafaza edilen İslam'a çağrı mektubu.İkinci mektup ise şimdi anlatacağım yere İSKENDERİYE'YE gelmişti.
İSKENDERİYE.Adını Büyük İskender'den alan kutsal Roma şehirlerinden bir tanesi.Buraya Ortadoğu demek ne derece doğru olur bilmiyorum.Bu yer İstanbul'dan,Efes'ten,Roma'dan,İskenderun'dan veya Pompeii'den hiç farklı değil.
İskenderiye, Mısır'ın Akdeniz kıyısında bulunan, ikinci büyük şehridir. Ayrıca 4,5 milyonluk nüfusuyla Akdeniz kıyısındaki en büyük yerleşimdir.
Aslında İskenderiye klasik Mısır'dan yani Kahire'den ve Nil Havzası'ndan epey uzak düşer.Ülkenin en batısında sınıra LİBYA'YA 200 km kadar yakındır.Onu geliştiren kuşkuşuz Mısır medeniyetinin karşısına rakip koymak isteyen ve şehri zaptırapt altına alan Roma İmparatorluğu'dur.
İskender'in valilerinden Octavius'un oğlu Lagos Akdeniz' nazır bu şehre hayran olmuş ve ölene kadar hiç savaşmadan bu şehre batılı bir görünüm kazandırmak uğruna çalışmıştır.
Bu bilgiyi okuduktan hemen sonra okuduğum kitaptan başımı kaldırdığımda yolun sağ tarafında LAGOS isimli bir Casino gördüm.Sanırım Lagos başarılı olmuştu burada hala adını yaşatmayı bir kumarhanede de olsa başarmıştı. :)
Ve aklımızda binlerce soruyla Dimyat'tan İskenderiye'ye sonunda gelmiştik.En ünlü yapısı kuşkusuz İSKENDERİYE FENERİ VE KÜTÜPHANESİ olan şehir bizi bekliyordu. Kütüphaneye gitmek istiyoruz dedik anlatamadık.Library dedik anlatamadık en sonunda birisi MEKTEBEHANE dedi ve peşine düşmemizi söyledi. En sonunda İskenderiye Üniversitesi Hukuk Fakültesi karşısındaki modern kütüphane karşımızdaydı.MS 3.YY.da Hristiyanlığın kabülünden sonra Paganist eserler içerdiği gerekçesiyle yıkılan kütüphane 2001 yılında devrik lider Hüsnü Mübarek tarafından tekrar yaptırılmış dokuz katlı muhteşem bir kütüphane.
Kütüphaneye girmeden önce Mısırlı olmadığınız için para vermeniz ve bilet almanız gerekiyor ancak eğer öğrenciyseniz üniversite kartınızı getirin ve bu müzeyi bir turiste göre çok daha ucuza gezin.
Bir güzellik daha var bahsetmem gereken.Eskilerden kalma bir gelenek demin bahsettiğim Lagos, İskenderiye Kütüphanesi'ne dünyanın tüm bilgilerini getireceği sözünü vermiş ve Mısır ülkesine giren tüm seyyahların elindeki kitaplar el konularak önce buraya getirilip kopyalanır sonra aslı bu kütüphanede kalacak şekilde kopyası damgalanıp seyyahlara geri verilirmiş.Kütüphane bu şekilde dünyaca ünlü şöhretine kavuşmuş.
( )
Kütüphaneden içeri ilk adımlarımızda bize benim Mısır'da kalan dostlarımdan olan ve kütüphaneye giriş sırasında tanıştığımız ÖMER eşlik etti.
Ömer zamanın çoğunu bu kütüphanede geçiren,ülkesine adalet getirmek isteyen harika bir hukuk öğrencisiydi.
Kütüphanede İskenderiye ,Mısır ve Ortadoğu tarihi hakkında Ömer ile sohbetimizin ardından İskenderiye fenerini aramaya koyulduk ancak dünya harikası eser çoktan denizdeki yerini boylamıştı.Fenerin kalıntılarıyla bizim Memlük Hanlığı Kayıtbay Kalesi'ni inşaa etmişti.Bu kalenin Osmanlı'nın zapt edemediği tek kale ünvanı varmış.Yerel halkın övünç kaynağıymış.Bir atamızın yaptığı diğer atamızın zapt edemediği kalenin burçlarından güneşi batırmak ve hemen karşımızdaki Akdeniz'in öte yakasında Türkiye'nin olduğunu bilmek güven veriyordu bize.
Bir de bu kadar andığımız Lagos'un eserlerinin sergilendiği GREKOROMAN müzesi vardı.Bulmaya çok uğraştık ama
tadilat dolayısıyla kapalıydı.Kusura bakma Büyük İskender.Bir dahaki sefere inşallah :)
Seni seviyoruz İskenderiye...
Yorumlar
Yorum Gönder