Mısır; Afrika'nın Ortadoğu'nun en büyük ülkesi.100 Milyon'a yakın bir nüfus.İnsan; Kahire Uluslarası havalimanından buraya ilk adımını attığında Aman Allah'ım ben neredeyim diyor.Burası tam anlamıyla garip.Beyaz elbiseler içinde daha önce benzerini hiç görmediğiniz çocuk yaşta askerler, etrafınızı saran taksiciler İngilizce bilmeyen insanlarla dolu, ücretsiz interneti olmayan bir havalimanı.
İşte karşılaştığım ilk manzara buydu.
Ucuz olsun diye İstanbul'dan aktarmalı gece uçuşuyla Atina'ya gitmiş, yıllarca tarih kitaplarında gördüğümüz düşmanımız Venizelos'un ismiyle anılan havalimanında tam 10 saat kalmıştım.Bize düşman olmak öğretildiği için bu 10 saat içinde bir inşaat köpeği kadar temkinliydi göz kapaklarım; her an bir saldırıya karşı bir yabancıya karşı tetikli.Hal böyle olunca bu düşmanlık beni uykumdan etti.Sabahı bekledim...Valizimi İstanbul'dan teslim ettiğimde iki kıta değiştirecek olduğu söylenmişti. Asya'dan Avrupa'ya sonra Afrika'ya... Valizim zaten bilinmez gerginlikler taşıyan bedenime kavuşmamakta diretiyordu adeta.Tüm uçak inişten sonra hemencecik valizini aldı ama benim valiz bi türlü gelmek bilmedi.Son kalan valiz benimkiydi.Şansım hiç yaver gitmedi.Üstüne üstlük Şans şu ki zaten beni almakta geciken saatim belli olmasına rağmen gelmeyen anlaşmalı kurumumuz Aisec'in özel taksisi bir saat bekletti beni.Sanki ben değil o geliyor gibiydi.İşte yüz yüze tanıştığım ilk insan böyle sorumsuzca beni bekletince bu ülkeye karşı zihnimde taşıdığım yükte ağır pahada hafif onlarca ön-yargı yine gösteriverdi kendini.
Kahire çok büyük bir alana kurulu.Kahire nedir diye sorsanız kum fırtınası altında kalmış seksenlerin İstanbul'u derim.Tozla kaplı sarı bir şehir.Şehrin en meşhur yemeği olan Koşary'nin bana çok yabancı kokusu sinmiş her yana.Merak etmeyin İlk iki gün sonunda alışacaksınız bu kokuya.
Kahire filmlerdeki gibi.Bir yanı efsun bir yanı acı.Bir taraf firavunlar kadar zengin bir taraf Musa'nın kavminden de geri...
İşte Kahire'den çalışacağım Dimyat'a gelen 5,5 saatlik yolculukta aklımdaki binlerce soruya binlercesini daha ekleyerek arada artık alıştığım kuralsız,ışıksız, tozlu ve pis yollardan, ani rampalardan geçerek en sonunda Dimyat'a vardım.Aslında asıl maceramıza bundan sonra başladık...
MISIR
2.Bölüm
GÜVEN VE UMUT
Ne diyordu bana Mısırlılar? "Siz kendinizi Dünya'nın merkezinde görüyorsunuz.Siz artık olmayan Nazilerin kara kuru birer kopyası gibisiniz.Kendinizi arî ırk zannediyorsunuz.Siz Arapların Farsların,müslümanlığın ve bütünüyle şarkın tek efendisi olarak kendinizi görüyorsunuz ama kadınlarınızın başı hala açık ey etraki-laikler... Osmanlı kimmiş Biritiş Empayir varken?İki cami üç çeşme bıraktınız kime ne fayda? Medeniyet Garp'ta,Demiryolu,Elektrik sağlıklı yiyecekler hepsi onlarda..."
Tüm bunlara elbette cevabım vardı ama öncelikle bu kadar siyasi ve ön yargılı soruya cevap verebilmem için Kahire Havalimanı'ndan öğretmenlik yapacağım şehire ( Dimyat) ulaşmalıydım.Kahire ve Dimyat arası Google'da 230 kilometre gözüküyor.Sıradan bir arabayla bile 3 saate ulaşılabilecek bir mesafe değil mi? Hatta 2-2,5 saate bile alınabilecek bir yol diyebiliriz.Öyle olmadı.Unutmayın Doğu'da hiçbir zaman işler olması gerektiği gibi işlemez.Bir ay önceden biletimizi almış bizi otobüslerin ve trenlerin güvensizliği nedeniyle özel araçla alacak kuruma ödemimizi çoktan yapmıştık.Daha öncede belirttiğim gibi bir ay öncesinden havalimanına varış tarihim saatim belli olmasına rağmen beni sanki onlar kilometrelerce öteden uçuyormuş da ben havalimanının daimi personeliymişim gibi bekletti.Mısırlılar çok akıllı insanlar.Bilgiyi size en usta öğretmenden bile daha hızlı verebiliyorlar.İşte ilk öğrettikleri: Mısırlılara asla güvenme!
Bizi alan Mısırlı,aklında kırk tilki taşıyan kırkının da kuyruğu birbirine değmeyen kurnazın tekiydi.Memleketini çok sevdiğinden! bize kasten en pahalı hattı gereksiz yere açtırdı.Yolu daha da uzattırarak yaklaşık 5,5 saatin sonunda Dimyat'a varmamıza neden oldu.Yolda bir de polise "bağış"ta bulunduk üstün hizmetleri dolayısıyla.Dedim ya çok namuslu ve ahlak timsali bizim akıllı Mısırlılar
Su Allah vergisi biz para almayız.Elektrik Allah vergisi değil biz karta bağlar onu da arada sırada veririz diyen bir hükümetin topraklarında umudumuzu çoktan havalimanında bagajlarımızı yüklerken bırakmış tek umudumuzu sadece Türkiye'ye bir an önce dönebilmeye bağlamıştık.Günler hızlı geçmeli,bu hasret başlamadan bitmeliydi.Kültürel Şok en yok edici tesirini iliklerimize kadar hissettirmişti.Ama Ekvator'a bizden daha yakın bu topraklar güneşi batırmamaya kararlı idi...
Yorumlar
Yorum Gönder