Ahh 90’lar… Pek çok insanda olduğu gibi özlemi
bende de olan yıllar. Fakir ama mutlu ülkemiz, Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın
evlenmesini hayal edenlerimiz, vatkalı kıyafetlerimiz ve elbette Barış Abi'miz. Yeleli
bozkurdumuz Barış Abimiz; kıyafetiyle, konuşmasıyla, müziğiyle ve
sempatikliğiyle tüm televizyonun en ilgi çekici varlığı idi. Barış Manço, asla
gidemeyeceğimizi düşündüğümüz ülkelerden bize maceraları ile gelir, kimi zaman
çizmeleri ile Teksas sokaklarında volta atar kimi zaman Orta Asya’nın bizden
uzak bize yakın soydaşlarımızla çayını yudumlardı.
Barış Manço gezerdi ve farklı olan her şeyi gibi kendine has
gezileri de hoşuma giderdi.
Bir gün Moğol halkından söz açtı Barış Abi
⇨Moğolistan yüz ölçümü Türkiye’nin 9 katı büyüklüğündeymiş
⇨Nüfusu 3 milyonmuş.
⇨Halkın yüzde 45’inin vergi ödememek için belli bir adreste ikamet etmiyormuş
⇨Moğolların ömürlerinin yüzde 40’ını göç ederek geçiriyormuş.
⇨Halkın yüzde 45’inin vergi ödememek için belli bir adreste ikamet etmiyormuş
⇨Moğolların ömürlerinin yüzde 40’ını göç ederek geçiriyormuş.
Bu ülkede hala göçebe hayatı sürdüğünden söz etti. -Ya, dedim olur mu öyle şey? Kınadım Moğolları. -Kardeşim bir durun, bizim gibi bağlı kalın bir yerlere.
Aklım almıyordu. Göktürk Anıtları'nın bulunduğu ülkede nasıl
turizm gelişmemiş, nasıl oteller dikilmemiş? Nasıl saklamışlar hala Cengiz’i?
Nasıl Mongoloid AVM! yapılmamış hala? Bir kapitaliste uymuyordu Mongolia.
Moğollar, modernizmi reddedip ataları Cengiz Han’ı bekliyor ve o geldiğinde
hiçbir şeyi değişmiş görüp sinirlenmesin diye ilk günkü gibi derin bir muhafaza
ile kalıyorlardı. Peki ya bu nasıl
olurdu?
Aradan geçen yıllarda yine bu programa rast geldim. Rahmetle
andım Barış Abi’yi. Seyyahımız olmuştu, Evliya Çelebi'miz olmuştu ömrünün son
deminde. Ömrünün son deminde seslendirdiği bir parçasını açtım Youtube’dan,arkasında
çalan Moğollar grubu vardı bu kez. Sanki Barış Abi bana bir işaret gönderiyordu.
Ya da ben bir işaret almak istiyordum ondan. Özlüyordum Barış Abi’yi. Tanımasa
bile beni özlerdi, onu öyle severim çünkü. Barış Abi gibi yollara koyulmaya
itiyordu beni onun müzikleri. Ben de karar verdim gezmeye.
Çocukken arka
mahalleye geçmeye çekinen bir çocukken Barış Abi'nin bulutsu sesi beni ikna
etti. Moğollara hak verdim: Hem gruba hem de o ari ırka. Ben de gezmeliydim.
Bu gezme arzusu beni yollara döktü.
Ömrümün bu zamanlarına
geldiğimde şu ana kadar 30 farklı şehir gezdim. Devamını
hedeflemekteyim. Çok daha fazla yer görmek istediğim için bir yerlere bağlı kalmadan paramı da ona
göre düzenleyerek her zaman en ucuzuna kaçarak: bir backpacker gibi gezeceğim.
Sırt çantam sırtımda. Bir Moğol ya da bir backpacker gibi.
Yemeğe
para vermemek için yanımda taşıdığım atıştırmalıklarımla, yola para vermemek
için tabanıma verdiğim kuvvetimle yürüyorum.
Dünya gezmekle bitmiyor. Aklım almıyor,demiştim ya şimdi de
almıyor neden hala oturup kalmışım koltuğumda? Heyy! hem siz hem de ben, her
ikimizde daha fazla sabit kalmadan:
Yola koyulmaya...
Yorumlar
Yorum Gönder