Oğuz Atay'ın bu eseri biyografik eser özelliği taşımaktadır . Kendisinin İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okuduğunu biliyoruz .Oradaki hocası olan Prof. Dr . Mustafa İnan'ın hayatını konu ediniyor. Aynı zamanda Mustafa İnan'ın şahsında bir dönemin idealist kuşağını anlatır.
Romana hayat veren bir gencin küçük bir köyden çıkıp üniversite okumak için İstanbul'a gelip , üstün zekasıyla büyük bir bilim adamı oluş serüvenini anlatmaktadır. Yoksul bir anadolu çocuğu olan Mustafa İnan , dünyaca tanınan bir bilim adamı olma yolunca büyük zorluklar yaşar fakat bu zorlukları kişiliğinden ödün vermeden akıl yoluyla bunları atlatır. Romanda dikkat çeken unsurlardan biri de budur : Mustafa İnan' ın zorluklara karşı ahlakı ve kişiliğinden hiçbir zaman ödün vermemesi. Bunun yanı sıra Oğuz Atay'ın toplumsal eleştiri kalıplarını zorlayışını da görüyoruz.
İki bölümden oluşan roman birinci bölümünde Mustafa İnan'ın doğumundan öğrenim hayatının sonuna kadar olan kısmı işliyor , ikinci bölüm ise hocalığından ölümüne kadar ki bölüm dikkatlere sunuluyor.
1911 yılında Adana’da doğan Mustafa İnan, yoksulluk içinde büyümüştür. Dört yaşındayken damdan düşünce fizyolojik eziklik içinde hayatına devam etmiştir. İçine kapanık ve sürekli düşünceli olan bu çocuk aynı zamanda zeki ve akıllı biridir.
Sürekli olarak çevresini gözlemleyen ve yeni şeyler öğrenmekten haz alan Mustafa’nın hayatı yoksulluk içinde geçerken, sobayla ve paltoyla kırklı yaşlarında tanışmıştır. Öyle ki meslek hayatında dahi asistanlarından borç aldığı olmuştur.
Bilim ile birlikte etimolojik araştırmalar yaparak, edebiyata da ilgi duyan Mustafa İnan, şiirler ezberler ve meşk yerlerinde edebiyat alanında paylaşımlar yaptığı arkadaşlarıyla sohbetler ederdi. Kelimelerin başka dillerde ne anlama geldiğini merak eder. Bu yoldan da eğitimde yeni bir usul ve erkan belirler.
Yaptığı bilimsel çalışmalarla, yokluktan gelerek imkansızlıklar içinde başarı hikayelerini barındıran hayatını, öyle herkese açmayan Mustafa İnan, genç yaşta hayatını kaybeder. Ülkemiz için önemli bir değer olan Mustafa İnan’ın hayatı gerçekten de roman olarak geçmiştir. Bilim heyecanı ve edebiyat aşkı birleşince yepyeni bir alan ortaya çıkmış, felsefi derinleri olan bir kişi olarak bilime yeni katkılar sunabilmiştir.
Mustafa İnan, 1967 yılında 56 yaşında hayatını kaybetmiştir. Bilimsever ve edebiyat aşığı biri olarak akıllarda kalmıştır.
Mustafa İnan'ın eğitimci ruhu lise yıllarından geliyor . O zamanlar arkadaşlarının anlamadığı konuları özel dersler vererek onlara anlatmaya başlamış. Ders anlatmayı , insanlara bir şeyler öğretmeni kendine misyon edinmiş ve bu doğrultuda mesleğini belirlemiş.Kitabın sonlarında derslerine gelmeyen öğrencilerin kendisini üzdüğünü belirtmiş. İnsanlara her zaman bir şeyler verebilmeyi misyon edinen hocamızın bu kişiliği başarılı bir öğretmen olmasında etki unsurudur .
Bu kitabı okumasaydım Mustafa İnan gibi bir dehadan , Türk Üniversite ve Bilim hayatına yapmış olduğu katkılardan , bilime olan aşkından , o zorlu hayat koşullarından çıkıp rektörlüğe uzanan hikayesinden ve bütün bu hizmetlerine rağmen maddi sıkıntılar içinde ve borçlu olarak hayata gözlerini yumduğundan haberim olmayacaktı . Okuduktan sonra kişiliğine , azmine ve yaptığı çalışmalara hayran kaldım diyebilirim.
Ayrıca MEB tarafından önerilen bir temel eserdir. Mustafa İnan'ın azmi ve başarısı herkese örnek olsun diye okunması gerektiğini düşünüyorum . Biyografik bir eser olduğunu başta belirtmiştim , bu yüzden sıkıcı olabilir düşüncesine kapılmayın derim . Çünkü romanda Mustafa İnan oldukça hareketli . Çocukluğundan , öğrenim hayatından ve hatta evliliğine kadar birçok hikaye okunmaya değer . Asla sıkılmayacağınızı düşünüyorum Oğuz Atay'ın okuduğum ilk romanı olarak bunu burada sizlerle paylaşmak istedim :) İYİ OKUMALAR...
Sarsılmaz bir azim örneği... İlk fırsatta okuyacağım. Tanıtımınız için teşekkür ederim dostlar.
YanıtlaSilkesinlikle öyle.. rica ederiz , biz teşekkür ederiz iyi okumalar :)
Sil